أحمد محمد لبن Ahmad.M.Lbn مؤسس ومدير المنتدى
عدد المساهمات : 52644 العمر : 72
| موضوع: Kalem Sûresi الأحد 27 نوفمبر 2016, 6:31 am | |
| Kalem Sûresi Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm [68.1] Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki, [68.2] Sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin. [68.3] Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır. [68.4] Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. [68.5] (Sen de) göreceksin, onlar da görecekler, [68.6] Hanginizde delilik olduğunu yakında . [68.7] Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur. [68.8] O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme! [68.9] Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar. [68.10] Şunların hiçbirine itâat etme :yemin edip duran,aşağılık, [68.11] (Herkesi) kötüleğen,söz götürüp getiren, [68.12] Hayra engel olan, mütecâviz ve saldırgan günahkar, [68.13] Kaba ve kötülükle damgalı, [68.14] Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış) [68.15] Ona âyetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der. [68.16] Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz). [68.17] Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. [68.18] Onlar istisna da etmiyorlardı. [68.19] Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, [68.20] Bahçe kapkara kesildi. [68.21] Sabah olurken birbirlerine seslendiler. [68.22] "Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin!" diye. [68.23] Derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlardı. [68.24] "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın"diye. [68.25] (Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler. [68.26] Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler. [68.27] Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız! [68.28] İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim? [68.29] Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler. [68.30] Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar. [68.31] (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz. [68.32] Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi(O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz. [68.33] İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi! [68.34] Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır. [68.35] Öyle ya, (Allah'a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar mıyız hiç? [68.36] Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz? [68.37] Yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtıl inanışları) onda mı okuyorsunuz? [68.38] Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)? [68.39] Yoksa, "Ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? [68.40] Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak? [68.41] Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını! [68.42] O gün incikten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler. [68.43] Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı (fakat yine secde etmiyorlardı). [68.44] (Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz. [68.45] Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim fendim çok sağlamdır! [68.46] Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? [68.47] Yahut gaybın bilgisi onların nezdinde de, onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar? [68.48] Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etmişti. [68.49] Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı o, mutlaka, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı. [68.50] Fakat ardından, Rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu sâlihlerden kıldı. [68.51] O inkâr edenler Zikr'i (Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden:) "Hiç şüphe yok o bir delidir" derler. [68.52] Oysa o (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür. |
|